27 Nisan 2009 Pazartesi

ATATÜRK VE MATEMATİK


Günümüzün bilim ve teknolojisinin bel kemiği olan matematik, kendine özgü doğulara, yanlışlara ve dile sahiptir. Bir dile sahiptir diyorum çünkü, sadece matematik ile yakından ilgilenenlerin anlayabileceği veya "üçgen, kare, dikdörtgen, çember, daire vb.." gibi herkesin yakından bildiği terimler ve çeşitli sembolik gösterimlere sahiptir matematik. Hiç düşündünüz mü, nereden geliyor bu terimler? Kim, neden üç kenarı olan kapalı eğriye üçgen adını vermiş diye. Bu konu üzerine bir araştırma yaptığınızda karşınıza çıkacak tek isim vardır ki O da şüphesiz önünde saygıyla eğildiğimiz, büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'tür.
Cumhuriyetten önce çeşitli okullarda okutulmuş bir matematik kitaplarını incelerseniz; içlerinde Arap harfleriyle yazılmış formüller; müselles, murabba veya hatt-ı mümas gibi günümüz matematiğinde bir anlam ifade etmeyen bir çok terim görürsünüz. Günümüzde Atatürk sayesinde kullandığımız terimlere baktığımızda, bu eski Arapça terimlerin anlaşılmasının ve hatırlanmasının ne denli güç olduğuna siz de hak verirsiniz elbet. Bir düşünün "Müsellesin sathı yatalay, dikeley zarbının müsavatına müsavidir." Cümlesinden ne anlıyorsunuz? Belki anneanne ve dedelerimiz bize bu cümle içinden bir kaç kelimeyi günümüz Türkçe'sine çevirebilir ama bir çoğunuz gibi ben de bu cümleyi ilk okuduğumda hiç bir şey anlamamıştım. Oysa bu cümle "üçgenin alanı, tabanı ile yüksekliğinin çarpımının yarısına eşittir." Demektir. Belki sadece bu cümledeki kavram anlaşılmazlığı bile bize Atatürk'ün bu konuda matematiğe ve dolayısıyla diğer ilimlere ne denli değerli bir çalışma bıraktığını anlamamız için yeterli olacaktır. Mesela, Müselles sözcüğünü ele alalım. Müselles Arapça 'sülüs' sözcüğünden türetilmiştir. Arapça'daki sülüs ile müselles sözcüklerinin arasındaki ilişkiyi kavrayabilmek, Arapça bilmeyenler için oldukça zordur. Sülüs sözcüğünün Türkçe'de karşılığı 'üç' kelimesidir. Üç'ün yanına 'gen' getirirsek üçgen sözcüğü oluşur. Bu müselles sözcüğünden daha kolay anlaşılmaktadır. Atatürk'ün matematik dünyasına kazandırdığı diğer bazı terimlerden de şöyle örnekler verebiliriz;

Yeni İsmi Eski İsmi

Bölen = Maksumunaleyh
Bölme = Taksim
Bölüm = Haric-i Kısmet
Bölünebilme = Kabiliyet-i Taksim
Çarpı = Zarb
Çarpan = Mazrup
Çarpanlara Ayırma = Mazrubata Tefrik
Çember = Muhit-i Daire
Çıkarma = Tarh
Dikey = Amudi
Limit = Gaye
Ondalık = Aşar'i
Parabol = Kat'ı Mükafti
Piramit = Ehram
Prizma = Menşur
Sadeleştirme = İhtisar
Pay = Suret
Payda = Mahrec
Teğet = Hatt-ı Mümas
Bu Arapça kökenli kelimelerle matematik yapmanın ve yapılanların ne ifade etmek istediğini anlayarak çağdaşlık yolunda ilerlemenin ne denli zor ve zahmetli olacağını anlatmaya gerek olmasa sanırım. Atatürk'ün bulduğu bu ve bunlar gibi bir çok terimler günümüzde hala geçerliliğini korumakta ve matematiği bizler için daha anlaşılır kılmaktadır.
Atatürk bu terimlerin yer aldığı 1937 yılında yayımlanan bir de geometri kitabı yazmıştır. Bu kitapta kullanılan yeni terimler ayrıntılarıyla açıklanmış ve üzerlerine örnekler de verilmiştir. Bu kitap geometri öğretenlere ve bu konuda
bilgi edinmek isteyenlere kılavuz olarak Kültür Bakanlığınca yayınlanmıştır.
Mustafa Kemal bu geometri kitabını yazarak matematiğe daha anlaşılır yeni terimler kazandırmak isteğini Sivas'ta girdiği bir geometri dersinde ortaya koymuştur. Atatürk 13 Kasım 1937 tarihinde Sivas'a gitmiş ve 1919 yılında Sivas kongresinin yapıldığı lise binasında bir geometri (o zamanki adıyla hendese) dersine girmiştir. Bu derste öğrencilerle konuşmuş ve geometri üzerine çeşitli sorular yöneltmiştir. Ders esnasında eski terimlerle matematik öğreniminin ve öğretiminin zorluğunu bir kez daha saptayan Atatürk "Bu anlaşılmaz terimlerle bilgi verilemez. Dersler Türkçe terimlerle anlatılmalıdır." Diyerek bu konudaki kesin yargısını açıkladıktan sonra, dersi kendi buluşu olan Türkçe terimlerle ve çizimleriyle anlatmıştır. Bu sırada derste Pisagor teoremini de çözümlemiştir.
Elbette ki, matematik ve geometri bilgisi yeterli olmayan bir insanın bilimsel ve dolayısıyla toplumsal açıdan bu denli önemli bir çalışmayı ortaya çıkararak nesiller boyu kabul edilebilir bir forma sokması mümkün değildir. Böylece Atatürk sadece siyasi ve idari alandaki dehasıyla değil, sayısal dünyadaki üstün başarısıyla da karşımıza çıkmış oluyor.
Sizin de gördüğünüz gibi Atatürk’ün yaşamında matematiğin önemi bugüne kadar bildiğimiz veya ilkokullarda öğrenmiş olduğumuz gibi matematik öğretmeninin ona "Kemal" ismini vermesinden çok ötedir. Matematiğin bilimsel gelişme acısından anlaşılır bir dilde öğretilmesi gerektiği düşüncesi ve bu konudaki çalışmaları sayesinde bize kazandırdığı onca güzelliğe bir yenisini daha eklemiştir. Umarım bu yazıyla birlikte onun başlattığı bilimsel gelişme arzusunun bizler için de ne kadar gerekli olduğunu hatırlar ve bunun yanında sade ve anlaşılır bir dile sahip olmanın bir toplumda her alanda ne denli gerekli olduğunu daha iyi anlamış oluruz.


Gültekin BUZKAN

Verisel Kaynak : Bilim Teknik sayı 348

2 yorum:

Filiz Benera dedi ki...

Var ya süper bir yazı. İnanın o kadar hoşuma gitti ki, Bu kitaptan bir çok kişinin haberi bile yok. İyi ki yayınlamışsınız. Atatürk her geçen gün değeri onu anlatmaya,tanıtmaya çalışan kişiler sayesinde inanın daha da iyi anlaşılacak..
Unutturmaya çalışanlara inat.

HüseyinSYK dedi ki...

AHH ONUN BİLMEDİĞİMİZ O KADAR ÇOK YÖNÜ VAR Kİ, ONU ANIT BİR MEZARA GÖMENLER VE KARŞISINDA GÖSTERMELİK SAYGI DURUŞUNDA DURANLAR, ONU UNUTTURMAK İÇİN İCAT ETTİKLER VE HER SÖMESTİRDE AYNI ŞEYİ EVLATLARINA İNKILAP TARİHİ DİYE YUTTURANLAR..ONUN NE KİŞİLİĞİNİ NE DE YAPTIKLARINI HATTA YAPMAK İSTEYİP YAPAMADIKLARINI ( ÖMRÜ VEFA ETMEDİ ) ANLATMAZLAR...
ATA'SINI SADECE BU KİTAP ÖĞRENDİĞİNİ SANANLAR HALA NUTUK'U DAHİ OKUMAMIŞ ONU ÖĞRENEMEK İÇİN GAYRET ETMİŞLERİDİR. ETMEYECEKDİRLERDE. ZİRA; TEMCİT PİLAVI GİBİ SÜREKLİ YİNELENEN BİR İNKILAP TARİHİ DERSİ VAR Kİ ARTIK DİYORSUNUZ Kİ KINÂ GELDİ..BEN Kİ BU DERSİ ARTIK HİÇ ÇALIŞMADAN GEÇER OLMUŞTUM...
:((
OKUMUYORUZ, YAZMIYORUZ.. ARAŞTIRMIYORUZ...
BU GİDİŞLE...
SONUMUZ BELLİ AMA
ALLAH SONUMUZU HAYRETSİN DİYORUM...
:((